
Kurum kültürünün en büyük yapı taşlarından biri çalışanların birbiriyle olan ilişkisidir. Bu ilişki hem çalışanların yöneticileriyle, hem de çalışanların birbirleriyle olan etkileşiminden oluşur. Tüm bu ilişki matrisi en nihayetinde takım ruhunun oluşmasına veya güçlenmesine yol açar.
Çalışma ortamındaki birliktelik hissi hem çalışanın performansını ve hem de gününün üçte birini geçirdiği çalışma ortamındaki ruh halini doğrudan etkiler. Çalışanın kendisini takımın bir parçası gibi hissetmesinin en hassas noktasının samimiyet ve içtenlik olduğunu düşünmekteyim.
Örneğin; Great Place to Work® ’te düzenli olarak kutladığımız doğum günleri gibi. Kişinin kendini en özel hissettiği gündür. Bir pasta ve üç mumun ötesinden çok, o günün ne anlam ifade ettiğinin sormak ve hissettiği duyguyu paylaşmasını isteriz. Ona aileden biri gibi hissettirmek bizi en mutlu eden parçalardan bir tanesi. Biz bunu bir görev olarak düşünmeyiz. Biz bunu içten hissederek ve samimi bir şekilde yaparız. Sadece bu mu derseniz de tabi değil! Bazen karşındakini samimiyetle ve göz temasıyla dinlemek bile yeterli olur.
Özetle yapılan her iletişimin görev için değil hayatın bir parçası olarak içten yapılması gerekir. Kurumu bir zincir gibi düşünürsek, halkalardan birinin kopması bile iletişimi ve içerideki kültürün havasını değiştirmeye yeterdir. O yüzden kültürün herkes tarafından sahiplenilmesi ve benzer davranış örüntüleriyle devam ettirilmesi önemlidir. Bu çaycıdan genel müdüre kadar birbirine bağlı bir süreçtir. Yöneticisine ve ekip arkadaşına koşulsuz ve beklentisiz samimi olmak, neden diye sorgulamadan empati kurup karşındakini anlayabilmek gerekir. Günün sonunda rol yapmadan samimi ve doğal davranarak kurum kültürünüzü sağlam bir temel üzerine inşa edebilirsiniz. Hayatınızdaki pozitif anları iş yerinize taşımaktan çekinmeyin.
Sedat Eroğlu
Great Place to Work® Turkey Administration